22 Eylül 2008 Pazartesi

çok olmuş...

yav blog gün fark ettm ben doğalı baya olmuş :) artık reşitim de aman aman çok fena :) bundan sonrasını gerçekten merak ediyorum bakalım ne yapacağım... neyse canım blogum söyle beni unutmayan herkese çok teşekkür ediyorum unutanlara da ben unutulacak adam mıyım diyorum ve bir süre daha susmak için nokta koyuyorum.

16 Eylül 2008 Salı

THY


Şimdi hava alanından döndüm blog. Sevgili Cien'i yolcu ettik. Cien'ciğin bavulları anormal ağırlıkta oluncu belki birileri kalan bavulları alır diyerekten uzun süre bekledik oralarda amma velakin yalan oldu Cien'cik bayıldı parayı sonra huzura kavuştuk. Yalnız ben online check-in gişelerinin önünde tek başıma bekleriken orda çalışmanın eğlenceli olabileceği hissine kapıldım :) O kadar değişik insanlar geliyor ki anlatamam :D hatunlar ingilişçe bilmediğinden(düşün blog bunu ben söylüyorum :D)acayip komik diyaloglar oluyo :D Neyse yazmamın sebebi Cien'e iyi yolculuklar dilemek istememdi. Bu arada girişte gördüğüm hostese de burdan selamlarımı söylemek istiyorum hala inanamadığımı da belirtmek istiyorum canım blogum :) Sevgili okur eğer bir yerlere gideceksen sana da iyi yolculuklar yolun açık olsun

11 Eylül 2008 Perşembe

Şımarıksın İstanbul!


Blogcum dün fark ettim ki biz İstanbul'u çok şımartmışız. Ankara'dayken hergün en az bir kere kurduğumuz cümle "İstanbul böyle mi bee"ydi. dün İstanbulu çok şımarttığımızı fark ettim ve bunu ona hiç yakıştıramadım. Sabah kardeşimle buluşmak için evden çıkarken yağmur çiseliyordu. Dedim nedir ki İstanbul'un olağan hali. 1-2 dakika sonra yağmur o kadar hızlandı ki bir dakika içinde sırılsıklam oldum. Buluşmamayı düşünsem de bunu fiiliyata geçirmedim ve yürümeye devam ettm yağmur yavaşladı ama ben bir kere ıslanmıştım eve dönsem otobüs kaçacaktı bi sonrakine binersem de çok gecikecektm neyse bindim otobüse yollar açıktı olabilecek en hızlı şekilde kardeşimin yanına gittim üstümü saç kurutma makinasıyla kuruttuk falan ama dışarısı birden o kadar sıcak oldu ki odadan çıkacak halimiz kalmadı ama blogcum aklında olsun biz kolay kolay oturmayız. Neyse zaten dayanamadık biraz dolaşalım dedik tabii çıkış o çıkış kardeşimin eşyaları yurda bırakmamız 9u buldu. Çünkü biz dışarı çıkınca diğer şeyleri unutuyoruz ama bunun sebebi İstanbul... Çünkü bize genelde hiç kazık atmaz. Neyse ev Bahçeşehir'de yurt Sarıyer'in anormal bi yerinde eve 12buçukta falan girdim güzel de bi fırça yedim ve hala İstanbul'a kızıyorum. Çünkü dönüş yolunda bana kazık attı. Ve "Bunu hiç unutmayacağım İstanbul" demek istiyorum sevgili blog. Beni dinlediğin için teşekkür ederm cicim öpücüklerim seninle.

Not: kırmızıyla çizili yol benim dönüş yolum kalın olan da kuş olsam gideceğim yol...

9 Eylül 2008 Salı

tatilden döndüm!

Evet blog geri geldim :)
Kabul ediyorum arada İstanbul'a döndüm amma velakin tatilin bittiğine inanmadığımdan sana yazmak istemedim. Lakin tam da düşündüğüm gibi oldu ve tatil daha yeni bitti...
Tatilin ilk ayağı düşündüğüm gibi olmadı. Doğru Gömeç'e gittim. Ama Zeytinli rock fest yalan oldu... Bi ara Amerika'dan gelen iki arkadaş ve kuzenle gitmeyi düşündüm ama "kardeşim olmazsa festival nedir ki" deyip bu düşüncemden vazgeçtim. Bunun dışında 2-25 Temmuz arası denize girmek neredeyse en büyük atraksiyonum oldu şöyle ki hayatımda hiç bu kadar bronzlaşmamıştım.
Ama sadece bir gece var ki beni benden alıyo :D kuzenim, onun yakın bi arkadaşı ve ben gece ard arda 3 korku filmi izlemeye karar verdik. Gecenin hazırlık aşamasından ilk filmin bitimine kadar herşey normaldi... Sonra birden gök gürlemeye başladı dedik olabilir hatta "yağdır mevlam su" bile dedik amma velakin 2. film bittiğinde şimşekler gök gürültüleri yıldırımlar kendilerini aştılar. Biz yine film izlemeye devam ettik 3. film bittiğinde saat 5ti ve bu iki yavru "Ezgieeeeeeee!" nidalarıyla kollarıma yapışmışlardı :) dışarısı gerçekten çok güzel görünüyordu ama elektrik kesilip olağandışı bi sesle gök gürlediğinde ben de korktum kabul ediyorum.
Neyse bu konuyu geçip tatilimin ikinci ayağından bahsetmek istiyorum. Çok büyük uğraş verdim bunu ayarlamak için en sonunda sağolsun boncuk hanım izin verdiler de Ankara'ya gidebildim. Sevgili kardeşim Goz İstanbul'da kaydını yaptırıp dönecekti "gel kardeşim beraber dönelim Ankara'ya değişiklik olsun eğleniriz" dedi ben zaten böyle bi vaadi duyup "ı ıh gelmiyorum" demem ama boncuk hanım baya direndiler sonunda aile meclisinden izin çıktı. Ben de kardeşimle Ankara'ya doğru yola çıktım. Ankara'da 5 gün kaldım gerçekten çok eğlendim. Anıtkabir evin tam karşısındaydı gece uyku tutmayınca izlenebilecek çok güzel bir manzara demek bu ama salak ben bir foto çekmeyi akıl edemedim artık bir sonrakine diyorum... Goz, Cansın ve ben 4-5 yıl aradan sonra yine kol kola yürüdük gerçekten nostaljikti ve bu bana ne kadar büyüdüğümüzü bir kez daha hatırlattı şu an kendimi yaşlanmış hissediyorum :P Bunların yanı sıra Bodrum'da tanıştığım çok sevgili arkadaşım Hakan zaten Ankara Ankara Ankara manyaklığımın sebeplerindendir kendisi, sağolsun beni hiç yalnız bırakmadı. Neredeyse her gün işleri olmasına rağmen kardeşim ve benimle vakit geçirdi, bizi arkadaşlarıyla tanıştırdı ve sıkılmamamız için uykusundan bile fedakarlık etti. Sevgili blog hazır yeri gelmişken ona bir kez daha teşekkür etmek istiyorum iletirsen sevinirim çünkü onun yaptığını herkes yapmaz :) Tabii ki kardeşime de çok teşekkür ediyorum ve ikisine de öpücüklerimi gönderiyorum. Neyse blogcum şimdi yine odamdayım her taraf karanlıkken sana tatilimi kısaca anlattım. Yazıyı bitirmeden önce Ankara'da kardeşimle her gün söylediğimiz şarkıların 3'ünü yazmak istiyorum!
1-Ankara Ankara güzel Ankara/ Seni görmek ister her bahtı kara....
2-Murat Boz- Uçurum
3-Daft Hands - Harder, Better, Faster, Stronger (hareketleriyle beraber)