28 Ocak 2008 Pazartesi

Bıktım Artık!!!

Offf güzel(renkli) gözlü insanlarla aynı dünyada yaşamak istemiyorum artık. Ben onların güzel gözlerini çekmek zorunda mıyım? Hem niye onlar ayrıcalıklı? Haksızlık bu! Ama renkli ve gerçekten güzel görünen gözlere olan zaafımın yanı sıra en çok koyan bizim evde bi tane o güzel gözlülerden bulunması... Üzülüyorum okuyucu üzülüyorum. Öyle güzel gözlü birini görünce resmen "kal" geliyo kalıyorum.

*gerçekten kalıyorum...

24 Ocak 2008 Perşembe

Einstein Sergisi


Türkiye'nin gelmiş geçmiş en iyi sergilerinden biri olduğunu idda ettiğim bir sergidir Einstein sergisi. Zaten insan daha kapıdan girerken anlıyor ne kadar güzel bir serginin kendisini beklediğini. Bu bahsettiğim şeyi görmeden anlayamazsınız ama eğer giderseniz hak vereceğinize eminim. Sergi 9 bölümden oluşuyor ve anlaşılması zor olan konularda birileri sizi bilgilendiriyor {En çok ışığı anlatan kişiyi sevmiştim adam süperdi :D}. Kesinlikle görülmeli diyorum başkada bişey demiyorum.
Gerekli bilgiler ;
serginin bitiş tarihi: 2 Mart
sergi mekanı; Maslak Otomotion
indirimli bilet; 4 lira
tam bilet; 8 lira

Achmed The Dead Terrorist


Bu video hayatımın videosu diyebilirim. İlk izlediğimde gülmekten yerlere yatmıştım bu yüzden sevgili okuyucularımı bu zevkten mahrum etmek istemedim :)

ordan burdan haberler

~Bilkentte doktora yapan 2 şahsı muhterem -sanırım- ne yapsak da kendimize bizi meşgul edecek iş bulsak demişler ve oturup 85 milyon bilinmeyenli denklemi çözmüşler. Geçen yılda 42 milyon bilinmeyenli denklemi çözüp dünya çapında rekor kırmışlar. Şimdiye kadar bizimkilerin çözdükleri hariç çözülen en karmaşık denklem 20 milyon bilinmeyenliymiş. Ayrıca şunu da söylemeden geçemeyeceğim kullandıkları bilgisayar dünyanın en gelişmiş ilk 5000 bilgisayarı arasında "değilmiş"! büyük başarı... Kendimi gerizekalı gibi hissediyorum çünkü ben daha 2 bilinmeyenliyi çözemiyorum. Herneyse onlara başarılar diliyorum inşallah seneye de hedeflediklerini yapıp 100 milyon bilinmeyenli denklemi çözerler.

~Yine bir Türk vatandaş önemli bir tasarım yarışmasında çok becerikli Volitan adında bir tekne tasarlamış. Tuzlu suyu tatlı suya çevirmek gibi marifetleri var hayran kaldım.

~Monopoly oyununu geliştirip "Monopoly Dünya" versiyonunu çıkartacakmış. Oyuna girecek şehirler oylamayla seçiliyor. İlk 20'ye giren şehirler oyuna da girecek ancak İstanbul 24. sırada eğer ilgilenirseniz www.monopoly.com adresine girip oy verebilirsiniz. Zaten uzun işlemler gerektirmiyor oy vermek. Hem şunu da unutmamak gerek bu oyunlar insanlara şehirleri de öğretiyor az çok yani bence eğer İstanbul'un da oyunda olması İstanbul için iyi olur.

~Hayal edilen uzay turizmi yakında gerçekleşecek gibi görünüyor. 2010'da Beyaz Şovalye adı verilen uzay aracı içinde toplam 8 kişiyle uzaya gidecekmiş... 200 bin dolarım olsaydı muhtemelen ben de giderdim :)

22 Ocak 2008 Salı

...

~Bugün appleları bir kez daha taktir ettim... Kesinlikle benim bir appleım olmalı ve ben de onu süslemeliyim mesela şöyle. Bu desenleri ipodların üzerine de yapabiliyolarmış ilgilenen varsa şurdan bakılabilir. Bir de bu gün gezinirken gözüm yeni applelara takıldı ve içimden bizim fizikçi gibi teknoloji çok gelişti dedim o da şu.

~Yazılılar bitince rahatlayacağımı düşünüyodum yalan oldu... Sınava 145 gün var düşününce afakanlar basıyo ama ne yaparsam yapayım yetmicekmiş gibi bir his var içimde. Bakalım az kaldı ama inşallah adam gibi bi yere girerim asıl yapmak isteklerimi o zamandan sonra yapabileceğim çünkü. (bunu yazınca nedense kendime acıdım.)

~Bu yıl deli gibi yiyoruz nedir sebebi anlayamadım ama ben dahil herkes en az 5 kiloyu kattı göbeğine. İşin kötüsü mezuniyet balosu davasında hepimiz bunalıma giricez kıyamet o zaman kopucak. Hadi onu atlattık diyelim tüm yaz hepimize zehir olcak çünkü kilo dediğin kolay verilmiyo -malesef-

~Bu ara gece olunca bunalımlı bi havaya bürünüyorum nedense hiç birşey yapmak istemiyorum. Bu gece de değişiklik olsn diye karalıyorum burayı. (değişiklik anlayışım kafayı yedi)

16 Ocak 2008 Çarşamba

İmkansızın dayanılmaz çekiciğili

Sprite'ın reklamlarında gördüğümüz acımasız gerçeklerin bi kısmını da ben dile getirmek istedim. Netekim bence bunların en önemlisi insanın o an yapamayacağı şeyi deli gibi yapmak istemesi...
Örneğin normalde sohbet etmediğin insanlarla birden konuşmak istemek ama ne hikmetse bir sonraki gün çok önemli bi yazılının olması. Bu hastalıklı bi durum bana göre. Yani ben yaşadığımda öyle hissediyorum. Kendi kendime hasta mısın kızım otur çalış diyorum gerçi pek bişi değişmiyo sadece gerizekalı gibi hissetmeme sebep oluyo. Bunu imkansızın dayanılmaz çekiciği olarak tanımlayıp ve kendimi rahatlatıyorum genelde.

15 Ocak 2008 Salı

...

Evet gece 2.22 ben hala geometri çözmeye çalışıyorum. Sabah 9.30 gibi geometri sınavım var ve kitaplara bakıldığında (testler dahil) kitabın yarısından fazlasından sınav olucam batsın bu dünya... Umarım seneye bu yazıyı okuduğumda üniv. öğrencisi olurum eğer olmazsam o zaman koyar... Şimdi pek bişi ifade etmiyo ama bu uğraşların bi anlamı olmalı... off çok çalışmam gerekiyo çoook!!!

*bu şeyi kafamı rahatlatmak için yazdım. Artık devam etmeliyim.

13 Ocak 2008 Pazar

Tembellik


Evet yukarda gördüğünüz şahsı muhterem "tembel"dir. Bunu inkar edemezsiniz. Hatta ona sorsanız eğer konuşmaya üşenmezse o da söyler tembel olduğunu. Zaten kendisi sadece tualeti geldiğinde okaliptüsünden aşağı inme teşebbüsünde bulunurmuş. Hee bi de çiftleşecekken kımıldarmış herneyse aslında bahsetmek istediğim şey koala değil. Efendim bir müze açılmış "tembellik müzesi". İsteyenler şuradan müze hakkındakileri okuyabilir. Ama yok ben oraya tıklayıp kendimi yoramam diyorsanız size özetliyim adamların derdi insanların tembelliği keşfedip altında yatan sosyal konulara kafa yormaya davet etmekmiş. Sanırsam bu müze aslında tembeller için değil çünkü tembel adam o müzeye gitmeye üşenir. Hadi gitti diyelim o şeylere kafa yormaz. Tabii Kolombiya'nın tembelleri farklıysa orayı bilemeyeceğim. Sonuç olarak belki zeki ve çalışkan arkadaşların tembelliği biraz olsun anlamasına sebep olabilir bu müze ama bi tembeli hiç enterese edeceğini düşünmüyorum. Bu konudaki düşüncelerinizi merak ediyorum tembel değilseniz veya tembellik tamamiyle sizi ele geçirmemişse buraya yazarsanız sevinirim.

10 Ocak 2008 Perşembe

Özledim... #1

Bugünlerde eskileri çok düşünür oldum. Bu da bişeyleri özlememe veya zaten özlemiş olduklarımı hatırlamama sebep oldu. Bi kaçını paylaşmak istedim...

*Yıllarca her türlü işime koşan aziz dostum eski bilgisayarım. Onu çok özledim. Hiç bi bilgisayarda bulunmadığına emin olduğum bi özelliği vardı; space tuşuyla açılıyordu. Bunun dışında mükemmel bi özelliği daha vardı o an için en güzel gidecek şarkıyı çalardı hep. Sanki benim arkadaşımdı... Şu an bu satırları yazarken nedense onun için çok üzülüyorum çünkü onu bi kenara attım en kısa zamanda düzeltilmesini sağlayacağım...
*En son Trend Show'da konserine gittiğim Duman konserlerini özledim. Ama sonuncusuna gitmemiş sayıyorum kendimi o yüzden kısmen temmuz'dan beri Duman'dan uzak kaldım. Umarım en kısa zamanda eğlenebileceğim bi Duman konserine giderim. Çok özledim.
*Düşünmeden içmeyi özledim.
*Sanırım ben hayatı özledim. Geçen Eylül'den gelecek Haziran'a kadar olan kısmı yaşanmış saymıyorum saymayacağım.
*Kardeşimi özledim... Aylardır görmüyorum. Bi de Cansın...


İşte böyle yazarken içim burkuldu yine.. Umarım özlediklerime bir an önce ve en güzel şekilleriyle kavuşurum. ayy ben bi de ablamı özledim.. ama onu kategorize etmek istemiyorum nedense...

Heotontimorumenos

Vursam sana kinsiz, kızmadan
Kasap gibi, nice vurduysa
kayaya deyneğiyle Musa!
Gözlerimden fışkırıp taşan

Yaşlarınla Sahra'mın dibi
İyice suya kansın isterim.
Umutlarla gergin isteğim
Yüzer yol alan gemi gibi

Tuzlu göz yaşlarında elbet,
Ve esriyen bağrımda yarın
Güm güm öter hıçkırıkların
Hücum vurur trampet!

Aksayan ses değil miyim ben
İçinde tanrısal ezginin,
Beni öyle sarsan, tedirgin
Eden doymaz alay yüzünden?

Sesimdeki çığlıktır adı!
Bütün kanım bir kara zehir!
Ne uğursuz aynayım, gelir
Hep kendisini seyreder cadı!

Tokat bende yanak bendedir!
Ölü de ben, öldüren de ben!
Çark ve çarka gerilmiş beden,
Yara bende, bıçak bendedir!

Kendi yüreğimin vampiri,
-O büyük sürüngenlerdenim ben
Artık bir daha gülemeyen,
Hep gülmeye yargılı biri.

Charles Baudelaire

***blogun adını merak edenler için yazdım. Adı bu şiirden geliyor.
**Şiirin orjinali Fransızca. Çeviri olduğu için cümle sıraları karışık gelebilir dikkatli okunursa sorun olacağını sanmıyorum.

ilk yazı...

Bu günlerde bir şeyler üretme çabası bende vuku buldu. Yapabileceğim çok az şey olmasından kaynaklandığını sanıyorum (imkansızın dayanılmaz çekiciliği) ama emin değilim. Çevredekilerin de etkisiyle blog açmaya karar verdim (nedeni tahmin edeceğiniz; üretmek). Aslında farklı bir şey üreteceğimi sanmıyorum. Zaten var olan düşüncelerimi aktarıp sanal alemde küçük de olsa bir yer edinmiş olacağım sadece… neyse bunu yapamayanlar da var(dır heralde). Umarım blogdan çıkarken zaman kaybıydı diye düşünmezsiniz. Mutlu günler dileyip bir süre susmayı borç bilirim.