31 Aralık 2008 Çarşamba

bi tane daha...


bi yıl daha bitmek üzere... bu yıl da beklentilerimi karşılamadı... ama çok güzel zamanlarım oldu tabii ki bu yüzden bu güzel zamanlar için hem 2008'e hem de o zamanlarda yanımda olan kişilere teker teker teşekkür ederim. Pişman olduğum şeyler var 2008 de yaşanan bunların tek sorumlusu benim ama öğrendim çok zor oldu hatta düzeltilmesi imkansız ama bana yine unutamayacağım şeyler öğrettiğin için teşekkür ederm 2008... gerçi bu son zamanlarda öğrendiklerime gerçekten ihtiyacım yoktu. boşu boşuna zorladın beni yeni mezun olmş idialist öğretmenler gibi... umarım saçma sapan prensiplerinden ödün vermeyen öğretmen tavrını 2009a da geçirmezsin çünkü hiç gerek yok o kadar zorlamana... her şeye rağmen okulu bırakmadım (veya her neyse)... sana son bi şarkı 2008.



2009'un kimseye geçmişi aratmaması dileğiyle mutlu yıllar diliyorum tüm okuyularım... İyi eğlenceler!

28 Aralık 2008 Pazar

?~!

herşey her yerde ama ben yokum. tam olarak bunu görüyorum kendime bakınca. bir sürü uç duyguyu aynı anda hissedip oturup düşündüğümde aslında hiç bişey hissetmediğimi fark ediyorum. ya çok saçmalamaya başladım ya da diil psikolog psikiyatri zamanı geldi... gerçi eğlenmiyor değilim. sadece kendime bakıp bile eğlenebiliyorum... salaklığımla... neyse teşekkür ederm blog kimse yokken bile sen varsın :)

Not: sen iyi ol okuyucu ben herkes adına karmakarışık oldm zaten ;)

19 Aralık 2008 Cuma

Ben bişeyi çok istedim. Ama olmadı ve hiç olmayacak... ve bu hep böyle oldu... ben bişeyi ne zaman çok istediysem olmadı. bunu engellemek içn çok istediğim şeyi istemiyomuşum pek umursamıyomuşum gibi yaptım yine olmadı... Niye olmuyo ki? Neden böyle oluyo? Neden bu kadar çok soru işareti var?

13 Aralık 2008 Cumartesi

Ciyak!!!


Yaaaa! Blog çok sıkıldım :S bu ne böyle ya çalış çalış bitmiyo tabii bu çalış çalış kısmı çalışmaya çalışmada başarılı olunması halinde biterdi heralde ama çalışamıyorum da... öf! Çalışmaya çalışmakla geçti şu son 1 haftam çalışabilmeyi gerçekten çok istiyorum ama çalışsam bile aklıma girmiyo böyle olunca keyfm ve şevkim kaçıyo ben yine çalışmaya çalışıyorum ama motivasyon olmadan ben bi hiçim :'( tek umudum hocaların bize acıyıp vizeleri kolay yapması aksi taktirde hep beraber sınıfta kalcaz... Öyle işte blog canım çok sıkkın ne yapcam bilmiyorum :( bu ne biçim üniversite hayatı bu ne biçim bişi böyle yav!!! (evet sanki kimsede yokmuş da bi bana sınav yapıyolarmış gibi konuşuyorum ama ne yapabilirim zor yani... binlerce şey var ezberlenmesi gereken :( )

neyse blog burdan herkese sınavlarında başarılar dilediğimi iletiyim ve çalışmaya çalışmaya devam edeyim...

4 Aralık 2008 Perşembe

Issız Adam







Blog mükemmeldi... Etkilenip bu kadar ağladığım film sayısı da çok azdır bunu da belirtmek isterim... "Ölmeden önce" "herkesin" izlemesi gereken bi film olduğunu düşünüyorum... Her türlü övgüyü de hakediyo Çağan Irmak'a selam olsn...





sen dizime yattın ben bi hikaye anlattım ve sen büyüdün...

5 Kasım 2008 Çarşamba

2 Kasım 2008 Pazar

beni bitirdin Tüyap

Sevgili blog bu sabah erkenden gittik fuara göya sakin olcaktı :S çooook kalabalıktı her zamanki gibi ve bugn babamla gittiğim içn normalde 4 kişinin bölüştüğü kitapları ikimiz taşıdk parmaklarm hala şişik düşün ne hale geldm ve nasıl alış-veriş yaptk :)biz ailecek kitap fuarına gidince kendimizi kaybediyoruz bugün yeterince coşamadık doğru çünkü kitaplar çok ağır geldi yoksa daha en az 100 YTL'lik kitap alırdık eminim :D bu kadar alış-verşe rağmen bugn sadece bir kitabı kendi paramla aldım :D o da şizofreni hakkında. babam ben almam dedi benm de madem öyle gerek yok diyeceğimi sanmış ama gittim aldm :)bu arada burdan dost kitapevinin çalışanına selam söylemek istiyorum :D böyle işte blog kitaplara boğuldum o yüzdn mutlu hissediyorum kendimi sen de kendini iyi hisset okuyucu eğer iyi diilsen fuara git geçer :D

sıkıldım ben yine

yav blogum ben yine sıkılıyorum fena halde... last fm de güzel gelio bu sıkıtıya iice arkadaş oldular maşallah :) sanırım bu bölüm bana yaramadı :S saçma sapan şeyler düşünmeye başladım. dün yaşadığım bi olay beni zaten çok değişik duygu ve düşüncelere itti. o da yetmezmiş gibi bölümle alakası olmayan can sıkıcı şeyler de geliyo aklıma. benim beynim yıllardır çağrışımlarla çalışıyo adeta. bi sözcükten bambaşka çok özel veya çok eski şeylere dönüyorum ama bu ara hepten coştum merak ediyorum sonum ne olcak :) bu arada bi şarkı dinledim demin "artık melek değilim" diye bişey hoşuma gitti :D şarkı indiğinde koyarım merak edenlere dinletirsn cicim. seviyorum seni blog her sıkıldığımda istisnasız yanımdasn hastayım sana :D

1 Kasım 2008 Cumartesi

21 Ekim 2008 Salı

17 Ekim 2008 Cuma

Suyun faydaları


Demin okudum çok etkilendim sen de su iç okuyucu!!!

1- Hiçbir şey susuz yaşayamaz.
2- Göreceli su yetersizliği vücudun bazı fonksiyonlarını önce bastırır, sonra öldürür.
3- Su temel enerji kaynağıdır, vücudun “nakit akımıdır.”
4- Su vücudun her hücresinde elektriksel ve manyetik enerji üretir, bize yaşam gücü verir.
5- Hücre yapısındaki maddeleri birbirine bağlayan bir yapıştırıcıdır.
6- DNA hasarını önler ve onarım mekanizmalarının daha iyi çalışmasına yardımcı olur, böylece üretilen anormal DNA sayısı azalır.
7- Bağışıklık sisteminin (bütün mekanizmalarının) merkezi olan kemik iliğinde, bu sistemi kanser de dahil olmak üzere, çeşitli hastalıklara karşı güçlendirir.
8- Bütün besinlerin, vitmin ve minerallerin temel çözücüsüdür. Vücutta besinleri küçük parçalara ayırır, sindirimlerinde ve son metobolik aşamalarında görev yapar.
9- Besinlere enerji verir ve parçalanan besinler sindirim sırasında bu enerjiyi vücuda aktarır. Susuz yenen yemeğin vücut için hiçbir enerji değeri yoktur.
10- Su, besinlerdeki gerekli ögelerin emilimini artırır.
11- Bütün ögelerin vücuda taşınmasına yardımcı olur.
12- Akciğerlerde oksijen toplayan kırmızı kan hücrelerinin çalışma verimini artırır.
13- Hücreye ulaşan su, o hücreye oksijen verir ve atık gazları vücuttan atılmaları için akciğerlere taşır.
14- Vücudun çeşitli bölgelerinden zehirli atıkları toplar ve atılmaları için karaciğer ya da böbreklere taşır.
15- Eklem boşluklarındaki temel yağlayıcı maddedir, artrit ve sırt ağrılarının oluşumunun önlenmesinde yardımcı olur.
16- Omurgadaki diskleri “şok emici su yastıkları” na dönüştürür.
17- Bağırsakları en iyi çalıştıran yağlayıcı maddedir, kabızlığı önler.
18- Kalp krizi ve felce karşı koruyucudur.
19- Kalp ve beyin damarlarında pıhtılaşmayı önler.
20- Vücudun soğutma (terleme) ve ısıtma (elektrik) sistemleri için vazgeçilmezdir.
21- Düşünme başta olmak üzere, bütün beyin fonksiyonları için bize güç ve elektriksel enerji verir.
22- Serotonin(mutluluk hormonu) ve diğer nörotransmitterlerin (sinir ileticileri) üretimi için vazgeçilmezdir.
23- Melatonin de dahil olmak üzere, beyinde üretilen bütün hormonların yapımı için gereklidir.
24- Çocuklarda ve yetişkinlerde dikkat yetersizliği sorununa çözüm getirir.
25- Çalışma verimini artırır ve dikkat aralığını büyütür.
26- Su dünyadaki diğer bütün içeceklerden daha kolay bulunabilir ve hiçbir yan etkisi yoktur.
27- Stres, gerginlik ve depresyonun hafiflemesine yardımcı olur.
28- Uykuyu düzenler.
29- Yorgunluğun giderilmesine yardımcı olur ve bize gençliğin enerjisini verir.
30- Cildi yumuşatır ve yaşlılık belirtilerinin azalmasına yardımcı olur.
31- Gözlere canlılık ve parlaklık verir.
32- Glokomdan(körlüğe sebep olan hastalık) korunmamıza yardım eder.
33- Kemik iliğinde kan üretim sistemlerini düzenler, lösemi ve lenfoma oluşumunun önlenmesine yardımcı olur.
34- Vücutta enfeksiyon ve kanser hücrelerinin geliştiği bölgelerde bağışıklık sistemini güçlendirmek için çok gereklidir.
35- Kanı sulandırır ve dolaşım sırasında pıhtılaşmasını önler.
36- Kadınlarda, adet öncesi ağrıyı ve ateş başmasını hafifletir.
37- Kalp atışıyla birlikte kanı sulandırıp dalgalandırarak dolaşımdaki katı maddelerin dibe çökmesini engeller.
38- İnsan vücudunda dehidrasyon sırasında kullanılabilecek bir su deposu yoktur. Bu nedenle gün boyunca düzenli olarak su içmemiz gerekir.
39- Dehidrasyon cinsellik hormonunun üretimine engel olur, bu iktidarsızlık ve libido kaybının başlıca nedenlerinden biridir.
40- Su içtiğiniz zaman susuzluk ve açlık duygularını ayırt edebilirsiniz.
41- Kilo vermenin en iyi yolu su içmektir. Düzenli aralıklarla su için ve sıkı bir rejim yapmadan zayıflayın. Acıktığınız zaman aşırı yememeli, ama susadığınızda suyunuzu içmelisiniz.
42- Dehidrasyon doku boşlukları, eklemler, böbrekler, karaciğer, beyin ve deride zehirli çökeltilerin birikmesine yol açar. Su bunları temizler.
43- Su, gebelikte sabah bulantılarını azaltır.
44- Zihin ve vücut fonksiyonlarını bütünleştirir. Kara verme ve hedefleri belirleme yeteneğini artırır.
45- Yaşılıkta bellek kaybının önlenmesine yardımcı olur. Alzheimer, multipl skleroz, Parkinson ve Lou Gehring hastalıklarının riskini azaltır.
46- Kafein, alkol ve bazı ilaçlara duyulan bağımlılığın giderilmesine yardımcı olur.

9 Ekim 2008 Perşembe

hemşiree!!!


ben sanmıştım ki bu bölümde okumak kolay olacak. dedim ki en fazla ne kadar zorlayabilirler. gerçi okul ne olduğunu ilk anda yüzüme çarptı ama bugünki beni darmadağın etti bloooog :'( ilk gün hemşireler konferans salonunda "toplanıyoooo" dediler bi umut gittim bölümü fln anlatacaklar diye kapıyı açtm bi baktm bi adam ders işliyo ayakta kalakaldm sora sevgili fizyoloji prof.umuz gel otur dedi gittim en öne oturdum dersn fizyoloji olduğunu kendi kendime dersin yarısından sonra anladım anca :D neyse o bi şoktu ama çok çarpmamıştı çünkü biyoloji bilgilerimiz vardı az çok ama bugn(!!!)bugün anatomi vardı!!! o nasıl bi ders öyle o ne terimler o nası bişi hala düşünüyorum. ne ön ön olarak kaldı ne kafa kafa olarak. kafaya caput(kaput) diyolar!!! Ben böyle çılgın bişi görmedim blogcum :S çok tırstım daha ilk dersten 150 latince kelime oldu inanabiliyo musun :'( neyse cicim yakınmayı bırakmam gerek biliyorum öptm seni(bunu da tarihçi duymasın :D) görüşürüz en yakın zamanda (artık eve ne zaman gelirsem...)

5 Ekim 2008 Pazar

ah be blog

Blogum yav sıkılıyorum. Kafama takıyorum ve sıkılıyorum. Ama herşeyi kafaya takınca daha da bi çekilmez oluyo... Mesela dün sabah Taksim'den 4.Levent'e gitmek içn metroya binecektim tam indim kapılar kapandı. Aşağı inerken aklımda eskiden gerçekten çok değer verdiğim biri vardı. Gittikçe uzaklaşan metroya bakarken birden fark ettm ki özellikle bir kişiye bakıyorum ve o kişi benim düşündüğüm kişi o değilse bile sinir bozucu şekilde çok benziyodu. Olayı daha da sinir bozucu yapan o kişinin de bana bakması-ki o beni mümkün diil tanıyamaz çok değiştim en son görüştüğümden beri... Düşün okuyucu sabah 11de olmş bu olayı bi sonraki gün akşam 11de hala düşünüyorum. Kendimden sıkıldm valla :S Ne bileyim işte buna benzer çok şey var blogum bu gidişle kafayı yicem di mi yavru? Neyse yarın eğitim hayatıma kaldığım yerden devam ediciim bana şans dile tırsıyorum :S

2 Ekim 2008 Perşembe

bütün aşklar tatlı başlar


bütün aşklar tatlı başlar
yavrum canım tatlı laflar
meleğim nonoşum
aşkınla sarhoşum
bütün aşklar tatlı başlar
meleğim nonoşum
aşkınla sarhoşum
bütün aşklar tatlı başlar

ümitler çok mutluluk yok
dünya senin başkası yok
sevdanın kanunu
düşünmez sonunu
bütün aşklar tatlı başlar
sevdanın kanunu
düşünmez sonunu
bütün aşklar tatlı başlar

sevenlere hergün sabah
defteleri yazmaz günah
okşanır elleri
tutulur dilleri
bütün aşklar tatlı başlar
okşanır elleri
tutulur dilleri
bütün aşklar tatlı başlar

kalpte açar dadaki gül
gökyüzünde uçar gönül
sevişmek hevesi
tanrının nefesi
bütün aşklar tatlı başlar
sevişmek hevesi
tanrının nefesi
bütün aşklar tatlı başlar
bütün aşklar tatlı başlar
bütün aşklar tatlı başlar


bugün radyoda nostaljik şarkılar arasında çıktı nedense yazmak istedim :) burdan tüm aşıklara gitsn bu şarkı :D

22 Eylül 2008 Pazartesi

çok olmuş...

yav blog gün fark ettm ben doğalı baya olmuş :) artık reşitim de aman aman çok fena :) bundan sonrasını gerçekten merak ediyorum bakalım ne yapacağım... neyse canım blogum söyle beni unutmayan herkese çok teşekkür ediyorum unutanlara da ben unutulacak adam mıyım diyorum ve bir süre daha susmak için nokta koyuyorum.

16 Eylül 2008 Salı

THY


Şimdi hava alanından döndüm blog. Sevgili Cien'i yolcu ettik. Cien'ciğin bavulları anormal ağırlıkta oluncu belki birileri kalan bavulları alır diyerekten uzun süre bekledik oralarda amma velakin yalan oldu Cien'cik bayıldı parayı sonra huzura kavuştuk. Yalnız ben online check-in gişelerinin önünde tek başıma bekleriken orda çalışmanın eğlenceli olabileceği hissine kapıldım :) O kadar değişik insanlar geliyor ki anlatamam :D hatunlar ingilişçe bilmediğinden(düşün blog bunu ben söylüyorum :D)acayip komik diyaloglar oluyo :D Neyse yazmamın sebebi Cien'e iyi yolculuklar dilemek istememdi. Bu arada girişte gördüğüm hostese de burdan selamlarımı söylemek istiyorum hala inanamadığımı da belirtmek istiyorum canım blogum :) Sevgili okur eğer bir yerlere gideceksen sana da iyi yolculuklar yolun açık olsun

11 Eylül 2008 Perşembe

Şımarıksın İstanbul!


Blogcum dün fark ettim ki biz İstanbul'u çok şımartmışız. Ankara'dayken hergün en az bir kere kurduğumuz cümle "İstanbul böyle mi bee"ydi. dün İstanbulu çok şımarttığımızı fark ettim ve bunu ona hiç yakıştıramadım. Sabah kardeşimle buluşmak için evden çıkarken yağmur çiseliyordu. Dedim nedir ki İstanbul'un olağan hali. 1-2 dakika sonra yağmur o kadar hızlandı ki bir dakika içinde sırılsıklam oldum. Buluşmamayı düşünsem de bunu fiiliyata geçirmedim ve yürümeye devam ettm yağmur yavaşladı ama ben bir kere ıslanmıştım eve dönsem otobüs kaçacaktı bi sonrakine binersem de çok gecikecektm neyse bindim otobüse yollar açıktı olabilecek en hızlı şekilde kardeşimin yanına gittim üstümü saç kurutma makinasıyla kuruttuk falan ama dışarısı birden o kadar sıcak oldu ki odadan çıkacak halimiz kalmadı ama blogcum aklında olsun biz kolay kolay oturmayız. Neyse zaten dayanamadık biraz dolaşalım dedik tabii çıkış o çıkış kardeşimin eşyaları yurda bırakmamız 9u buldu. Çünkü biz dışarı çıkınca diğer şeyleri unutuyoruz ama bunun sebebi İstanbul... Çünkü bize genelde hiç kazık atmaz. Neyse ev Bahçeşehir'de yurt Sarıyer'in anormal bi yerinde eve 12buçukta falan girdim güzel de bi fırça yedim ve hala İstanbul'a kızıyorum. Çünkü dönüş yolunda bana kazık attı. Ve "Bunu hiç unutmayacağım İstanbul" demek istiyorum sevgili blog. Beni dinlediğin için teşekkür ederm cicim öpücüklerim seninle.

Not: kırmızıyla çizili yol benim dönüş yolum kalın olan da kuş olsam gideceğim yol...

9 Eylül 2008 Salı

tatilden döndüm!

Evet blog geri geldim :)
Kabul ediyorum arada İstanbul'a döndüm amma velakin tatilin bittiğine inanmadığımdan sana yazmak istemedim. Lakin tam da düşündüğüm gibi oldu ve tatil daha yeni bitti...
Tatilin ilk ayağı düşündüğüm gibi olmadı. Doğru Gömeç'e gittim. Ama Zeytinli rock fest yalan oldu... Bi ara Amerika'dan gelen iki arkadaş ve kuzenle gitmeyi düşündüm ama "kardeşim olmazsa festival nedir ki" deyip bu düşüncemden vazgeçtim. Bunun dışında 2-25 Temmuz arası denize girmek neredeyse en büyük atraksiyonum oldu şöyle ki hayatımda hiç bu kadar bronzlaşmamıştım.
Ama sadece bir gece var ki beni benden alıyo :D kuzenim, onun yakın bi arkadaşı ve ben gece ard arda 3 korku filmi izlemeye karar verdik. Gecenin hazırlık aşamasından ilk filmin bitimine kadar herşey normaldi... Sonra birden gök gürlemeye başladı dedik olabilir hatta "yağdır mevlam su" bile dedik amma velakin 2. film bittiğinde şimşekler gök gürültüleri yıldırımlar kendilerini aştılar. Biz yine film izlemeye devam ettik 3. film bittiğinde saat 5ti ve bu iki yavru "Ezgieeeeeeee!" nidalarıyla kollarıma yapışmışlardı :) dışarısı gerçekten çok güzel görünüyordu ama elektrik kesilip olağandışı bi sesle gök gürlediğinde ben de korktum kabul ediyorum.
Neyse bu konuyu geçip tatilimin ikinci ayağından bahsetmek istiyorum. Çok büyük uğraş verdim bunu ayarlamak için en sonunda sağolsun boncuk hanım izin verdiler de Ankara'ya gidebildim. Sevgili kardeşim Goz İstanbul'da kaydını yaptırıp dönecekti "gel kardeşim beraber dönelim Ankara'ya değişiklik olsun eğleniriz" dedi ben zaten böyle bi vaadi duyup "ı ıh gelmiyorum" demem ama boncuk hanım baya direndiler sonunda aile meclisinden izin çıktı. Ben de kardeşimle Ankara'ya doğru yola çıktım. Ankara'da 5 gün kaldım gerçekten çok eğlendim. Anıtkabir evin tam karşısındaydı gece uyku tutmayınca izlenebilecek çok güzel bir manzara demek bu ama salak ben bir foto çekmeyi akıl edemedim artık bir sonrakine diyorum... Goz, Cansın ve ben 4-5 yıl aradan sonra yine kol kola yürüdük gerçekten nostaljikti ve bu bana ne kadar büyüdüğümüzü bir kez daha hatırlattı şu an kendimi yaşlanmış hissediyorum :P Bunların yanı sıra Bodrum'da tanıştığım çok sevgili arkadaşım Hakan zaten Ankara Ankara Ankara manyaklığımın sebeplerindendir kendisi, sağolsun beni hiç yalnız bırakmadı. Neredeyse her gün işleri olmasına rağmen kardeşim ve benimle vakit geçirdi, bizi arkadaşlarıyla tanıştırdı ve sıkılmamamız için uykusundan bile fedakarlık etti. Sevgili blog hazır yeri gelmişken ona bir kez daha teşekkür etmek istiyorum iletirsen sevinirim çünkü onun yaptığını herkes yapmaz :) Tabii ki kardeşime de çok teşekkür ediyorum ve ikisine de öpücüklerimi gönderiyorum. Neyse blogcum şimdi yine odamdayım her taraf karanlıkken sana tatilimi kısaca anlattım. Yazıyı bitirmeden önce Ankara'da kardeşimle her gün söylediğimiz şarkıların 3'ünü yazmak istiyorum!
1-Ankara Ankara güzel Ankara/ Seni görmek ister her bahtı kara....
2-Murat Boz- Uçurum
3-Daft Hands - Harder, Better, Faster, Stronger (hareketleriyle beraber)

31 Temmuz 2008 Perşembe

Tatile gidiyorum


Evet sevgili blog yine bir tatil zamanı geldi çattı. Aslında daha geç bekliyordum kendisini ama cebren ve hile ile tatile götürülüyorum. Şimdiden içim sıkılıyo orda 2 hafta ne yaparım gerçekten merak ediyorum. Geçen senelerde konuştuğum 2-3 kişi vardı bu yıl onlar da yokmuş kafayı yerim kanımca. Şimdi düşünüyorum da yanıma daha çok kitap alsam mı acaba? Bi insan kısmen tek başınayken denizde ne kadar kalabilr ki? Denizde olmadığı süre boyunca ya kitap okuyacağım ya da film izleyeceğim (kendime acıdım bi an) ama elbet şans benim yüzüme de gülecek!!! Zeytinli Rock Fest.'i bekliyorum 4 gözle ondan önce 2 gün de Altınoluk'a kaçacağım işte o zaman güzel olcak :) neyse blog ben geç dönerim gibi geliyo orda da nete gireceğimi sanmıyorum. Artık özleteceğim kendimi sana ;) Bana şans dile blog. Neyse ya... Sayın okuyucu sana da iyi bir tatil diliyorum kendine dikkat et şapkasız çıkma evden sonra zehir olur tatilin. Görüşmek üzere.

28 Temmuz 2008 Pazartesi

Bıktım

Blogum ben insanları anlamıyorum. Yapıyolar ediyolar sonunda sanki ben bişey yapmışım gibi gelip bana çatıyolar. Hayır öyle milleti rezil edip bıraksam belki kabul edilir bi yanı olur ama insanlar problemli. Benimle alıp veremedikleri nedir bilmiyorum. Karar verdim artık bencil oluciim! Her neyse anladığın üzre bugün kızgınım blog hem de çok. Anlayışsız ve sömürme yanlısı insanlarla dolu bu dünya beni baydı artık.
Bugün bir yazı okudum çok hoşuma gitti bana benimle ilgili bişeyleri hatırlattı tabii ki hepsi diil ama bi kısmı yazana saygılarımı sunarak linki de buraya koyuyorum. Umarım sen de seversin okur. Her neyse blog bana şans dile...

Not: Duygularımı ifadede yetersiz yazıyorum çünkü blog adam gibi yazacak olursam sonunda senden ayrılmam gerekecek. Blog beni affet.

27 Temmuz 2008 Pazar

öyle sarhoş oldum ki :D


Evet sevgili blog ablamın da bahsettiği üzre sonunda içki ye tövbe edecek kadar çok içmeyi başardım(tabii o kadar da diil sadece rakıya veda ettim). Hep sarhoş olup hiç bişey hatırlamamak nasıl olur diye merak etmişimdir. Sonunda o da oldu ama bi daha kesinlikle istemiyorum herşeyi hatırlamak en güzeli :D Buradan ablama ve babama özellikle teşekkür ediyorum :D Sağolsun babacığım tüm gece başımdaymış beni anneme karşı bile korumuş :D tabii kafası yerine geldiğinde baya kızdı ama babamın benim tarafımda olduğunu bilmek çok güzel :D Ve sevgili ablam da benimle baya ilgilenmiş rezil olmamı engellemiş anladığım kadarıyla. Onun dışında annemin anlattıklarına göre bütün gece "kardeşim kardeşim" diye peşimden koşmuş (gerçi koşmamıştır çünkü ben zaten yürüyemiyordum ama neyse :D).
Bu arada atlanmaması gereken bir ayrıntı var hala yürüyebildiğim zamanlarda gidip Bülent Ersoy'la konuştum :D En çok etkilendiğim ise "İyi akşamlar Bülent hanım" dediğimde gelen cevaptı. Bana "bye bye kızım" dedi tebessüm ederek şok oldum!
Dün süründüm ama şimdi çok iyiyim bunu sana yazmasaydım içimde kalırdı sevgili blog ama sanırım gerçekten bi daha rakı içmeyeceğim... Sen de içme okuyucu fena yapıyor adamı. Neyse öptüm sizi görüşmek üzere!

Not:Nilay abla ve Gökhan abiye de mutluluklar diliyorum :D

11 Temmuz 2008 Cuma

Bi'şey

Çeşitli nedenlerden dolayı bunaldığım gecelerden birindeyim demin bi arkadaşla konuşuyoduk ve bişey fark ettim;

Herşey benim için ama ben bişey için diilim bu yüzden salak gibiyim...

bitti.

25 Haziran 2008 Çarşamba

Tatil...

Sevgili tatilim başladığından beri nete girip yazmaya zaman bulamamıyordum şu an Bodrumdan yazıyorum çok çok çok sıcaK ama burayı seviyorum!!!
İstanbuldan Urla'ya gitmek gibi bi gaflette bulunduk aslında bunu gaflet yapan şey gittiğimiz pansiyondu... Çünkü girdiğim en güzel denizlerden biri Urla Çeşmealtı'ndaki deniz... Daha sonra Urla'daki pansiyondan kaçmak için bodruma doğru yola çıktık veeeee bir tesadüf eseri yol üzerinde girdiğimiz restorantda bize gitmeyin bodrum sıcaktır oralar Didim'de kalın en iyisi dediler. İyi ki demişler. Didim kesinlikle görülesi bir yer. Hele ki denizi!!! O denizi ben başka yerde görmedim... Ben, yosun ve denizdeki kayacıklardan nefret eden insanlardanım ve benim gibilere önerim Didim'e gitmeleridir. Zaten gece 1de bile yüzen insanlar var deniz o kadar güzel ki anlatmakla olmaz yaşamanız gerek... hee bi de Didim'e gidenlere 2 not daha; birincisi Eros Otel diye bir yer var altınkum sahilinde orada kalmaları ki çok tatlı insanlar işletiyor ve çalışıyor. İkincisi de Garden Bar. Yalnız bolca para almanız gerek yanınıza zira paralar yetmiyor.
Herneyse Didim'de bir gece kaldıktan sonra Bodrum Bodrum diyerek geldik Bodruma çok güzel burası. Hele bi de askeri tesis olunca herşey adeta beleş! Dün bir kokteyl içtim aşırı alkollüydü :D Asker abi kendini aşmış yani ve acayip olan taraf bu kokteylin normalden çooooooooook daha düşük fiyatla satılması. Şimdide ablam yüzünden salsa'ya gitcek gibiyiz bakalım nolck


Not:detayları kalvyesi daha düzgün olan bir bilgisayarda yazacağım. Şimdilik gidiyorum ve herkese iyi tatiller diliyorum.

28 Mayıs 2008 Çarşamba

yaz geldi

Eveeet yaz geldi! Geçen 9-10 ay boyunca bunu bekledim tabii sadece güzelliklerini düşünerek. Tabii insanın aklına yaz deyince sivrisinek gelmiyo haliyle. Ama şu an asıl koyan ÖSS. Hiç biteyecekmiş gibi gelen zaman pat diye geçti gitti işte artık 16 gün var. Ağlamak istiyorum sayın seyirciler modundayım ama ağlasam da sızlasam da geliyo yani bu yüzden ağlama evresini atlattım çabucak. Bloga yazmayı seviyorum o yüzden böyle şeyleri buraya yazıyorum zaten bu blogu okuyan insanlar da anladı benim arada buraya içimi döktüğümü o yüzden muhtemelen ilk 2 cümleyi okuyup devamının okunası olup olmadığına karar veriyorlar bu yüzden rahatım :) Neyse işte sevgili blog anlayacağın fazla sıkıldım bu ara. Boş zamanlarımı 20 gün sonra nerde olacağımı düşünerek harcıyorum çok hoş oluyo mutlu oluyorum sonra yine ders dersane deneme cart curt a dalıyorum. Sustum artık kendime acımaya başlayacağım yoksa. Sana iyi geceler blog herhangi biri bunu okuduysa da ona da selam olsun mutluluklar diliyorum kendisine. Görüşürüz.

25 Mayıs 2008 Pazar

yardım kampanyaları

İnternet üzerinden yardıma ihtiyacı olanlara yardım etmek artık gerçekten çok kolay. Aha buradan fakirlere yardım edebilirsiniz ayrıca dikkatinizi çekmek istediğim bişi var ki o da girdiğiniz sayfanın üst kısmında sekmeler var başka konular için örneğin yağmur ormanlarının korunmasıyla ilgili bi sekme var işte onlara da tıkıldarsanız belki bi işe yarar... saygılarımı sunuyorum okuyucu. Görüşürüz

kategorize edilmesi amacıyla yazıyorum; I feel so sad.

19 Mayıs 2008 Pazartesi

Aşk bitti

Aşk bitti
Elimden sanki minik bir balık kayıp gitti
Aşk bitti
İçimden sanki bir şeyler kopup gitti
Aşk hiç biter mi
Hiç bir şey olmamış gibi
Boşlukta kaybolup gider mi
Aşk hiç biter mi

Kalır adımızla
Bir sokak duvarında
Bir ağaç kabuğunda
Bir takvim kenarında
Kalır bir çiçekte
Bir defter arasında
Bir tırnak yarasında
Bir dolmuş sırasında
Kalır bir odada
Bir yastık oyasında
Bir mum ışığında
Bir yer yatağında
Aşk hiç biter mi

Kalır dilimizde
Yinelenen bir şarkıda
Bir okul çıkışında
Bir çocuk bakışında
Kalır bir kitapta
Bir masal perisinde
Bir hasta odasında
Bir gece yarısında
Kalır bir durakta
Yırtık bir afişte
Buruk bir gülüşte
Dağılmış yürüyüşte
Aşk hiç biter mi

Kalır bir sokakta
Bir genel telefonda
Bir soru yanıtında
Bir komşu suratında
Kalır bir pazarda
Bir kahve kokusunda
Bir tavşan niyetinde
Bir çorap fiyatında
Kalır bir yosunda
Bir deniz kıyısında
Bir martı kanadında
Bir vapur bacasında
Aşk hiç biter mi


Bu şarkıyı kadın öyle bi söylüyo ki şarkının başında tabii biter diye düşünenler sonunda aşığım aslında ben diyo :)

I feel happy (şu sayım baabında yazayım dedim :) )

9 Mayıs 2008 Cuma

ayrılık sevdaya dahil

Açılmış sarmaşık gülleri kokularıyla baygın
En görkemli saatinde yıldız alacasının
Gizli bir yılan gibi yuvarlanmış içimde kader
Uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç kadın

Rüzgar uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
Mor kıvılcımlar geçiyor dağınık yalnızlığımdan
Onu çok arıyorum onu çok arıyorum
Heryerimde vücudumun ağır yanık sızıları
Bir yerlere yıldırım düşüyorum
Ayrılığımızı hisettiğim an demirler eriyor hırsımdan

Ay ışığına batmış karabiber ağaçları gümüş tozu
Gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar yaseminler unutulmuş
Tedirgin gülümser çünkü
Ayrılık da sevdaya dahil çünkü ayrılanlar hala sevgili
Hiç bir anı tek başına yaşayamazlar
Her an ötekisiyle birlikte herşey onunla ilgili

Telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar
Gittikçe genişliyen yakılmış ot kokusu
Yıldızlar inanılmıyacak bir irilikte
Yansımalar tutmuş bütün sahili
Çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
Öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil
Çünkü ayrılıklar da sevdaya dahil
Çünkü ayrılanlar hala sevgili


Yanlızlık hızla alçalan bulutlar karanlık bir ağırlık
Hava ağır toprak ağır yaprak ağır
Su tozları yağıyor üstümüze
Özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır
Eflatuna çalar puslu lacivert bir sis kuşattı ormanı
Karanlık çöktü denize
Yanlızlık çakmak taşı gibi sert elmas gibi keskin
Ne yanına dösen bir yerin kesilir fena kan kaybedersin
Kapını bir çalan olmadı mı hele elini bir tutan
Bilekleri bembeyaz kuğu boynu parmakları uzun ve ince
Sımsıcak bakışları suç ortağı kaçamak gülüşleri gizlice
Yalnızların en büyük sorunu
Tek başına özgürlük ne işe yarayacak
Bir türlü çözemedikleri bu
Ölü bir gezegenin soğuk tenhalığına
Benzemesin diye özgürlük mutlaka paylaşılacak
Suç ortağı bir sevgiliyle


Sanmıştık ki ikimiz
Yeryüzünde ancak birbirimiz için varız
İkimiz sanmıştık ki
Tek kişilik bir yalnızlığa bile rahatça sığarız
Hiç yanılmamışız
Her an düşüp düşüp kristal bir bardak gibi
Tuz parça kırılsak da
Hala içimizde o yanardağ ağzı
Hala kıpkızıl gülümseyen -sanki ateşten bir tebessüm-
zehir zemberek aşkımız


Attila İlhan

2 Mayıs 2008 Cuma

sonunda...


Dün son kez okula gittik bi de karne günü gidicez ve lise biticek. ben bitmesini en çok isteyenlerdendim ama dün ağladığım kadar hiç ağlamadım heralde... hatta öyle ki o kadar ağlayabileceğimi bilmiyordum. o okul ortamı bitiyo dostlardan ayrılıyoruz diye tüm sıkıntımız... yoksa salak hocalar ve yazılılar ve bilimum gereksiz şeyden kurtulmak hoş tabii... neyse öyle işte buraya da yazıyım tam olsn dedm ve yazdım artık susuyorum ta ki bir daha yazılacak bişey bulana kadar...

23 Nisan 2008 Çarşamba

Dönem ödevi

Dönem ödevlerinin nasıl son haftada alel acele yapılığını herkes bilir. Benim de son 1 haftam ve yarısına bile gelemedim sanırım... Ama ilk defa dönem ödevimden enteresan şeyler öğreniyorum. Işığın tanecik ve dalga modeli konum ve hoca her şeyi görmek istiyo ödevde gelmiş geçmiş gelecek ve bilimum bilgi herneyse demin kuantumu ararken bişi buldum Kuantum Düşünce Tekniği diye çok acayip ya :S hatta 5 Mayıs'ta Conrad'da seminer bile varmış çok şaşırdım.. Herneyse şimdi zamanım yok ben inceleyemiyorum ama ilgilenen varsa; www.kuantumdusunce.com

İşte geldim burdayım

Ben geldimmm!! Bloga bişey yazmadığım süre boyunca internetle de ilişkimi kesmiştim gerçi bundan sonra yine yakınlaşmayı düşünmüyorum ama arada bloga yazmak için nete girmeye karar verdim.
Herneyse aslında blog blog blog moduna girmemin sebebi bi yazı. Bizim dersane arada dergi dağıtıyo en son verdikleri dergide dünyanın ruh halini ölçen site başlıklı bi yazı gördüm. "We feel fine" diye bir site açılmış tüm blogları tarıyomuş insanların nasıl hissettiğini anlamak için ve "I feel" veya "I am feeling" ile aşlayan cümlelerden insanların ne hissettiğini buluyormuş. Çok hoşuma gitti artık her yazıdan sonra nasıl hissettiğimi yazmaya karar verdim. Siz de istatistikte yeriniz olsn istiyorsanız yazabilirsiniz.
Bir haber daha ilgimi çekti onu da paylaşayım. Özel ses sistemine sahip Akva sound diye bir su yatağı yapmışlar. Bu yatak sayesinde bir film izlerken kendinizi sahne içindeymişsiniz gibi hissediyormuşsunuz. Bu işi de ses dalgalarından yararlanarak yapıyormuş yatak ama bi an horlayan bir insanın orda yattığını düşündüm de tüylerim diken diken oldu :D Bu haber de Cumhuriyet gazetesinin bilim teknoloji ekinden haberin sonunda da link var ilgilenen varsa buraya tıklasın

not: I feel tired

8 Mart 2008 Cumartesi

....

Tüm Kadınların Dünya Kadınlar Gününü Kutluyorum.

24 Şubat 2008 Pazar

Saçlar üzerine

~Dün bir gaflet anında kuaförün yıllardır uzattığım saçımı kesmesine izin verdim. Gerçi adam manyaktı kesme desemde keserdi ki dedim zaten dinlemedi bile. Saçımı böyle yapmak nerden aklınıza geldi dedim seni böyle görmek istiyodum dedi adam relax bi şekilde ben de peki dedim... Annemler baya mutlular ama ben alışamadım sanki. Allah'tan pek fena olmadı. Rihannaya benzedi biraz saçlarm.

~Kuaför beni üniversitede sanmış herkes gibi. Lisedeyim deyince bütün kesim boyunca güldü.Bu kadar ezilmemesini istiyorum liselilerin. Karar verdim yeni sisteme göre lise 3 ve 4 ü ezmicem!!! Onlara da yazık canım

~Yine dün ablam da saç kestirdi etti ama o bi de boyattı biz mor beklerken bi baktık saçlar alev alev ama süper oldu bence. (Özellikle bar ışığında acayip durur)

~Kafamızdaki kılları diğerlerinden farklılarmış gibi saç diye adlandırıyoruz. Neden?

~Saçlar nasıl bir insanı bu kadar değiştirir bilmiyorum valla çok enteresan. bi kestirdim milletin yapmadığı yorum kalmadı. Dün gece Gülriz Sururi'den tut Rihannaya kadar bir sürü şey oldum. Ayrıca saçın beni zayıf gösterdiğini söyleyenler var hayran kaldım hastası oldum o zaman saçlarımın ne diim :D (beni ince gösteren model bin yaşasın)

~Dün gece yemekte kuzenin babaannesi falan da vardı. Saçlarımı yazın laciverte boyicam dedim aaa çok yakışır dedi çok mutlu oldum çünkü annem tamamen karşı ama alışıcak artık naapim :D

19 Şubat 2008 Salı

Mutsuzum & Yalnızım


Evet uzun bir debelenme süreci ardından şunu açıkça söylüyorum ki; mutsuzum. 2 gün tatil yaptım evet çok güzel bi duygu ama bu beni yeterince mutlu edemiyor. Oturdum nedenini düşündüm ve sanırım nedeni yalnızlık. O pıtır pıtır karları izlerken nedense bunu bir kez daha fark ettim ve o kadar derinden etkilendim ki hala düzelemiyorum görüldüğü üzre.. Ayrıca şöyle bi durum var ki mutsuzluğumu haklı bulmuyorum. Çünkü hayatımda birinin olması hayatımın güzelleşeceği anlamına gelmiyor ben bunu öğrendim bu yaşıma kadar. Kısacası kendine acımayı reddeden bununla beraber kolay kolay düzelemeyecek bir moda girdim. Ne kadar depresif şarkı varsa dinlemeyi düşünüyorum belki çivi çiviyi söker.

üzülmek için çok geç



Dostlar bir araya geldik dünü yaşadık bugün
Kimi hüzne daldı sustu , kimi ben düşündüm bugün

Öyle bir düşe daldım bir baktım ki a sahiden ben
Neyim eksik neyim fazla demeden olduğu gibi seven

Bir uyandım baktım ki gece olmuş
Ve bütün yıldızlar gözlerime doluşmuş

Üzülmek için çok geç
Üzülmek için çok geç
Çoook

Hızlı gittim , genç öldüm , tur bindirdim ben ömrüme
Aradım durdum buldum kaçtım hep gönlüme göre

Zararın neresinden dönsem karşımda eski bi tanıdık
Bazen sonsuz huzur bazen lanet olası bu yalnızlık

Bir uyandım baktım ki gece olmuş
Ve bütün yıldızlar gözlerime doluşmuş

Üzülmek için çok geç
Üzülmek için çok geç
Çook

17 Şubat 2008 Pazar

Pumuk Pumuk Karlara İthaf




Çatlamış Çan

Acıdır dinlemek, tatlı da, kış geceleri,
Çırpınarak tüten ocağın bir köşesinde,
Uzak anıları, ki usulca döner geri
Sislerarasına çalan çanlar sesinde.

Ne de mutludur o gırtlağı sapasağlam çan,
Öyle eskiliğine bakmadan, çevik ve diri,
Dinsel haykırışını nasıl da salar candan,
Çadırda nöbet tutan yaşlı bir er benzeri!

Bense, ruhum çatlamış benim, bunalıp çokluk,
Doldurmak istese de şarkılarıyla soğuk
Geceleri, gitgide zayıf sesi o kalın

Hırıltısına döner unutulan yaralının
Bir kan gölü kıyısında, çok ölü altında,
Kımıldamadan ölen, onca çabalayıp da.

Charles Baudelaire



16 Şubat 2008 Cumartesi

Şurdan Burdan Haberler

~Samsung'un çıkaracağı bir telefon varmış 5megapiksellik. Onun fotosunu bulmaya çalışıyordum buraya koymak için ama başka bişey buldum. Samsung'un UpStage (SPH-m620) adını uygun bulduğu bir telefon. Telefonun en önemli özelliği 2 ekranlı olması. Çok sıradışı bir görüntüsü var eğer bir göreyim şunu derseniz tıkıldayabileceğiniz ilk yer, bu da ikincisi.

~Şu an pumuk pumuk tabir ettiğim şekilde kar yağıyor. Çok sevintrik oluyorum bunu görünce ama asıl tatil oldu mesajı gelirse mutlu olucam. Hafta başından beri söylediğim gibi "Eğer tatil olursa valla ders çalışcam. SÖÖÖÖZ!".

~Yine bir site buldum. Bu sefer giysi satan bi yer bulmuşum. Ben baktım fiyatı çok pahalı diil orjinal bişeyler giymek isteyen varsa bir baksın derim. (Buraya tık lütfen.)

~Bilkent Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü bir projeye başlamış. Projenin adı 3Boyutlu Telefon. Amaçları ise cep telefonuyla konuşan kişilerin birbirlerini aynı ortamdaymış gibi görebilmelerini sağlamakmış. Onlara başarılar diliyorum.

~Japon kıyılarında çamaşır makinesi büyüklüğünde, 200 kilo ağırlığında, jelatin görünümünde, binlerce uzantısı olan milyonlarca deniz anası varmış. AHH! Çok korkunç. Ve o minik ırkın 2006'dan beri başındaymış bu analar... Üzüldüğümü belirtmek istiyorum sayın okur.

~Son olarak çok dikkatimi çekti. 2050'de ABD'de beyazlar azınlıkta kalacakmış. Değişik...

14 Şubat 2008 Perşembe

NASA TV


Bugün Fizik dönem ödevim için araştırma yaparken girdiğim bi sitede NASA TV linki gördüm. Çok ilgimi çekti ben uzaydan görüntülerin verildiği bir kanal diye düşündüm. Gerçi doğru tam olarak bunu da yapıyo. Uydudan canlı görüntü aktarıyo ama şimdiye kadar sadece dünyanınkini gördüm malesef... Ben daha farklı yerler mars falan istiyorum. İstek yapcam NASA'ya :) herneyse efendim eğer ilginizi NASA çalışanlarının görüntüleri veya dünyanın uzaydan şu anki görünüşünü falan çekiyorsa TIKILDAYINIZ!

13 Şubat 2008 Çarşamba

Family Guy

Normalde family guy'ı pek sevmem sadece 1 bölümünü izleyip de bunu söylemek ne kadar doğru o tartışılır tabi. Herneyse ablamın 2 dk önce gönderdiği link bütün düşüncelerimi değiştirmek suretiyle bende family guy izleme isteği uyandırdı. İşte söz konusu video. Tıkıldayınız!

9 Şubat 2008 Cumartesi

...

~Yarın okullar açılıyo bunun kadar iç karartıcı bişey daha olamaz! Kendimi okula girdiğim an sınavlar başlicakmış gibi hissediyorum. Zaten ÖSS'ye 4 ay var bunalımdayım.

~2 gün önce bi site buldum gerçekten çok çılgın eşyalar bulmak mümkün bir çoğuna ayyyyyy bunu istiyoruuuum dedim ama fiyatlarda anlaşamadık. Ama site adının hakkını veriyor. İşte link; http://www.bunlardanistiyorum.com/index.asp girip bir göz atmanızı tavsiye ederim.

~Çuha diye bi çiçek varmış. Özelliği çok hoşuma gitti. Sıcaklık 10 dereceden aşağı düşünce beyaz çiçek açıyomuş 20'den fazla olunca kırmızı (anlaşılacağı üzre ara sıcaklıklarda sarı, turuncu gibi görmek mümkün)

~Ablam bana gelirken parmak kuklası almış adı porko. Pembe bi domuz onu çok seviyorum. Bi de koalam var o da zibidi. Süper şirin bişi ona aşığım.
Öle işte tekrar yazmayı dileyerek sahneden iniyorum.

*ben bunu yolladığımda saat 00.00 dı bu yüzden "yarın" dedim ilk maddede

1 Şubat 2008 Cuma

Son günlerin özeti

~Son günlerde bir nevi mesai yapıyorum sabah 9 akşam 7 dersanedeyim. En boş geçen zamansa derslerin olduğu zamanlar. Oturup test çözdüğümde daha çok öğreniyorum. Zaten sınıftaki dangalaklar yüzünden kanser olucam veya katil olucam o gün ne olduğumu burada yayınlamaya çalışırım.

~Dersanede kütüphanede duran stajerler hiç bişey bilmiyo. Bugün biyolojiciye 2 soruyu ben anlattım şaka gibi. Sanki o bölümü ben bitirdim. Ama kütüphane ortamı genelde çok eğlenceli oluyo. Birden herkes hepimiz kardeşiz hepimiz kader birliği yapıyoruz moduna giriyo. Komik.

~Fast food yavrusu oldum çıktım zaten oburum hepten koptum gidiyorum hadi hayırlısı.

~Bugün silgi aldım. Niye beni bu kadar heyecanlandırdığını bilmiyorum ama çok sevdim onu. Faber-Castel'in gri kaplı beyaz silgisi. Kendisinin sevdiğim 2 özelliği var biri yumuşak olması diğeri ise tozlarının dağılmaması. Bütün tozlar bi yerde toplanıo tek parça atık bırakıyo yani. Bilenler bilir Milanlar gibi. Ve bugün öğrendimki o tozların dağılmaması da silgi özelliklerindenmiş.

~Bugün akşam 10'da ablam geliyo. Tek şey koyuyo 5 aydır severek kullandığım odadan çıkmam gerek. Ama özledim kendisini o yüzden nema problema hoşgelsin sefa gelsin gelirken hediye getirsin :)

28 Ocak 2008 Pazartesi

Bıktım Artık!!!

Offf güzel(renkli) gözlü insanlarla aynı dünyada yaşamak istemiyorum artık. Ben onların güzel gözlerini çekmek zorunda mıyım? Hem niye onlar ayrıcalıklı? Haksızlık bu! Ama renkli ve gerçekten güzel görünen gözlere olan zaafımın yanı sıra en çok koyan bizim evde bi tane o güzel gözlülerden bulunması... Üzülüyorum okuyucu üzülüyorum. Öyle güzel gözlü birini görünce resmen "kal" geliyo kalıyorum.

*gerçekten kalıyorum...

24 Ocak 2008 Perşembe

Einstein Sergisi


Türkiye'nin gelmiş geçmiş en iyi sergilerinden biri olduğunu idda ettiğim bir sergidir Einstein sergisi. Zaten insan daha kapıdan girerken anlıyor ne kadar güzel bir serginin kendisini beklediğini. Bu bahsettiğim şeyi görmeden anlayamazsınız ama eğer giderseniz hak vereceğinize eminim. Sergi 9 bölümden oluşuyor ve anlaşılması zor olan konularda birileri sizi bilgilendiriyor {En çok ışığı anlatan kişiyi sevmiştim adam süperdi :D}. Kesinlikle görülmeli diyorum başkada bişey demiyorum.
Gerekli bilgiler ;
serginin bitiş tarihi: 2 Mart
sergi mekanı; Maslak Otomotion
indirimli bilet; 4 lira
tam bilet; 8 lira

Achmed The Dead Terrorist


Bu video hayatımın videosu diyebilirim. İlk izlediğimde gülmekten yerlere yatmıştım bu yüzden sevgili okuyucularımı bu zevkten mahrum etmek istemedim :)

ordan burdan haberler

~Bilkentte doktora yapan 2 şahsı muhterem -sanırım- ne yapsak da kendimize bizi meşgul edecek iş bulsak demişler ve oturup 85 milyon bilinmeyenli denklemi çözmüşler. Geçen yılda 42 milyon bilinmeyenli denklemi çözüp dünya çapında rekor kırmışlar. Şimdiye kadar bizimkilerin çözdükleri hariç çözülen en karmaşık denklem 20 milyon bilinmeyenliymiş. Ayrıca şunu da söylemeden geçemeyeceğim kullandıkları bilgisayar dünyanın en gelişmiş ilk 5000 bilgisayarı arasında "değilmiş"! büyük başarı... Kendimi gerizekalı gibi hissediyorum çünkü ben daha 2 bilinmeyenliyi çözemiyorum. Herneyse onlara başarılar diliyorum inşallah seneye de hedeflediklerini yapıp 100 milyon bilinmeyenli denklemi çözerler.

~Yine bir Türk vatandaş önemli bir tasarım yarışmasında çok becerikli Volitan adında bir tekne tasarlamış. Tuzlu suyu tatlı suya çevirmek gibi marifetleri var hayran kaldım.

~Monopoly oyununu geliştirip "Monopoly Dünya" versiyonunu çıkartacakmış. Oyuna girecek şehirler oylamayla seçiliyor. İlk 20'ye giren şehirler oyuna da girecek ancak İstanbul 24. sırada eğer ilgilenirseniz www.monopoly.com adresine girip oy verebilirsiniz. Zaten uzun işlemler gerektirmiyor oy vermek. Hem şunu da unutmamak gerek bu oyunlar insanlara şehirleri de öğretiyor az çok yani bence eğer İstanbul'un da oyunda olması İstanbul için iyi olur.

~Hayal edilen uzay turizmi yakında gerçekleşecek gibi görünüyor. 2010'da Beyaz Şovalye adı verilen uzay aracı içinde toplam 8 kişiyle uzaya gidecekmiş... 200 bin dolarım olsaydı muhtemelen ben de giderdim :)

22 Ocak 2008 Salı

...

~Bugün appleları bir kez daha taktir ettim... Kesinlikle benim bir appleım olmalı ve ben de onu süslemeliyim mesela şöyle. Bu desenleri ipodların üzerine de yapabiliyolarmış ilgilenen varsa şurdan bakılabilir. Bir de bu gün gezinirken gözüm yeni applelara takıldı ve içimden bizim fizikçi gibi teknoloji çok gelişti dedim o da şu.

~Yazılılar bitince rahatlayacağımı düşünüyodum yalan oldu... Sınava 145 gün var düşününce afakanlar basıyo ama ne yaparsam yapayım yetmicekmiş gibi bir his var içimde. Bakalım az kaldı ama inşallah adam gibi bi yere girerim asıl yapmak isteklerimi o zamandan sonra yapabileceğim çünkü. (bunu yazınca nedense kendime acıdım.)

~Bu yıl deli gibi yiyoruz nedir sebebi anlayamadım ama ben dahil herkes en az 5 kiloyu kattı göbeğine. İşin kötüsü mezuniyet balosu davasında hepimiz bunalıma giricez kıyamet o zaman kopucak. Hadi onu atlattık diyelim tüm yaz hepimize zehir olcak çünkü kilo dediğin kolay verilmiyo -malesef-

~Bu ara gece olunca bunalımlı bi havaya bürünüyorum nedense hiç birşey yapmak istemiyorum. Bu gece de değişiklik olsn diye karalıyorum burayı. (değişiklik anlayışım kafayı yedi)

16 Ocak 2008 Çarşamba

İmkansızın dayanılmaz çekiciğili

Sprite'ın reklamlarında gördüğümüz acımasız gerçeklerin bi kısmını da ben dile getirmek istedim. Netekim bence bunların en önemlisi insanın o an yapamayacağı şeyi deli gibi yapmak istemesi...
Örneğin normalde sohbet etmediğin insanlarla birden konuşmak istemek ama ne hikmetse bir sonraki gün çok önemli bi yazılının olması. Bu hastalıklı bi durum bana göre. Yani ben yaşadığımda öyle hissediyorum. Kendi kendime hasta mısın kızım otur çalış diyorum gerçi pek bişi değişmiyo sadece gerizekalı gibi hissetmeme sebep oluyo. Bunu imkansızın dayanılmaz çekiciği olarak tanımlayıp ve kendimi rahatlatıyorum genelde.

15 Ocak 2008 Salı

...

Evet gece 2.22 ben hala geometri çözmeye çalışıyorum. Sabah 9.30 gibi geometri sınavım var ve kitaplara bakıldığında (testler dahil) kitabın yarısından fazlasından sınav olucam batsın bu dünya... Umarım seneye bu yazıyı okuduğumda üniv. öğrencisi olurum eğer olmazsam o zaman koyar... Şimdi pek bişi ifade etmiyo ama bu uğraşların bi anlamı olmalı... off çok çalışmam gerekiyo çoook!!!

*bu şeyi kafamı rahatlatmak için yazdım. Artık devam etmeliyim.

13 Ocak 2008 Pazar

Tembellik


Evet yukarda gördüğünüz şahsı muhterem "tembel"dir. Bunu inkar edemezsiniz. Hatta ona sorsanız eğer konuşmaya üşenmezse o da söyler tembel olduğunu. Zaten kendisi sadece tualeti geldiğinde okaliptüsünden aşağı inme teşebbüsünde bulunurmuş. Hee bi de çiftleşecekken kımıldarmış herneyse aslında bahsetmek istediğim şey koala değil. Efendim bir müze açılmış "tembellik müzesi". İsteyenler şuradan müze hakkındakileri okuyabilir. Ama yok ben oraya tıklayıp kendimi yoramam diyorsanız size özetliyim adamların derdi insanların tembelliği keşfedip altında yatan sosyal konulara kafa yormaya davet etmekmiş. Sanırsam bu müze aslında tembeller için değil çünkü tembel adam o müzeye gitmeye üşenir. Hadi gitti diyelim o şeylere kafa yormaz. Tabii Kolombiya'nın tembelleri farklıysa orayı bilemeyeceğim. Sonuç olarak belki zeki ve çalışkan arkadaşların tembelliği biraz olsun anlamasına sebep olabilir bu müze ama bi tembeli hiç enterese edeceğini düşünmüyorum. Bu konudaki düşüncelerinizi merak ediyorum tembel değilseniz veya tembellik tamamiyle sizi ele geçirmemişse buraya yazarsanız sevinirim.

10 Ocak 2008 Perşembe

Özledim... #1

Bugünlerde eskileri çok düşünür oldum. Bu da bişeyleri özlememe veya zaten özlemiş olduklarımı hatırlamama sebep oldu. Bi kaçını paylaşmak istedim...

*Yıllarca her türlü işime koşan aziz dostum eski bilgisayarım. Onu çok özledim. Hiç bi bilgisayarda bulunmadığına emin olduğum bi özelliği vardı; space tuşuyla açılıyordu. Bunun dışında mükemmel bi özelliği daha vardı o an için en güzel gidecek şarkıyı çalardı hep. Sanki benim arkadaşımdı... Şu an bu satırları yazarken nedense onun için çok üzülüyorum çünkü onu bi kenara attım en kısa zamanda düzeltilmesini sağlayacağım...
*En son Trend Show'da konserine gittiğim Duman konserlerini özledim. Ama sonuncusuna gitmemiş sayıyorum kendimi o yüzden kısmen temmuz'dan beri Duman'dan uzak kaldım. Umarım en kısa zamanda eğlenebileceğim bi Duman konserine giderim. Çok özledim.
*Düşünmeden içmeyi özledim.
*Sanırım ben hayatı özledim. Geçen Eylül'den gelecek Haziran'a kadar olan kısmı yaşanmış saymıyorum saymayacağım.
*Kardeşimi özledim... Aylardır görmüyorum. Bi de Cansın...


İşte böyle yazarken içim burkuldu yine.. Umarım özlediklerime bir an önce ve en güzel şekilleriyle kavuşurum. ayy ben bi de ablamı özledim.. ama onu kategorize etmek istemiyorum nedense...

Heotontimorumenos

Vursam sana kinsiz, kızmadan
Kasap gibi, nice vurduysa
kayaya deyneğiyle Musa!
Gözlerimden fışkırıp taşan

Yaşlarınla Sahra'mın dibi
İyice suya kansın isterim.
Umutlarla gergin isteğim
Yüzer yol alan gemi gibi

Tuzlu göz yaşlarında elbet,
Ve esriyen bağrımda yarın
Güm güm öter hıçkırıkların
Hücum vurur trampet!

Aksayan ses değil miyim ben
İçinde tanrısal ezginin,
Beni öyle sarsan, tedirgin
Eden doymaz alay yüzünden?

Sesimdeki çığlıktır adı!
Bütün kanım bir kara zehir!
Ne uğursuz aynayım, gelir
Hep kendisini seyreder cadı!

Tokat bende yanak bendedir!
Ölü de ben, öldüren de ben!
Çark ve çarka gerilmiş beden,
Yara bende, bıçak bendedir!

Kendi yüreğimin vampiri,
-O büyük sürüngenlerdenim ben
Artık bir daha gülemeyen,
Hep gülmeye yargılı biri.

Charles Baudelaire

***blogun adını merak edenler için yazdım. Adı bu şiirden geliyor.
**Şiirin orjinali Fransızca. Çeviri olduğu için cümle sıraları karışık gelebilir dikkatli okunursa sorun olacağını sanmıyorum.

ilk yazı...

Bu günlerde bir şeyler üretme çabası bende vuku buldu. Yapabileceğim çok az şey olmasından kaynaklandığını sanıyorum (imkansızın dayanılmaz çekiciliği) ama emin değilim. Çevredekilerin de etkisiyle blog açmaya karar verdim (nedeni tahmin edeceğiniz; üretmek). Aslında farklı bir şey üreteceğimi sanmıyorum. Zaten var olan düşüncelerimi aktarıp sanal alemde küçük de olsa bir yer edinmiş olacağım sadece… neyse bunu yapamayanlar da var(dır heralde). Umarım blogdan çıkarken zaman kaybıydı diye düşünmezsiniz. Mutlu günler dileyip bir süre susmayı borç bilirim.